5 Kasım 2011 Cumartesi

GEZENTİLER DENİZDE, UŞAKLILAR SAHİLİ

Apolon güneşten arabasını, Alavaranın ardından aşırıp Göğün doğu kapısından geçirmiş, Datça'ya doğru sürmeye başlamıştı, gökyüzündeki yıldızlar bir bir silinmiş ve gül parmaklı Eos o mahçup gülümsemesiyle penceremizden içeri sızmaya başlamıştı.. Güneş ve Apollon bulutlarla döşenmiş göğün aynasında kızıl haraler çizerek dünyayı ısıtıp ve ışıtıyordu. Penceremizin perdesinden sızan ışığın davetine uyup kalktığımızda  yeni bir gezinin heyecanıyla doluyduk. 


Sabah çayını demleyip, yanımıza kahvaltılık bir şeyler almıştı ki Deniz kapımızda belirdi. Cananı ve bisikletini, Çınar'ı da alarak yolculuğun başlama noktası olan evlerine götürdü. Bir nefeste yolun yarısını aldım, eve vardığımda Hamdiye kocaman gözleriyle ve kocaman gülümsemesiyle karşıladı beni. Sabah kavaltısını hazırlamıştı. Gezentiler masadan kalktığında masada kırıntılar kalmıştı. Cemil, Deniz  ve ben bisikletlerin kontorlunu yaptık, yola çıkmaya hazırdık.



Çocuklar Denizyalın ve Çınar kasklarını takmış bizleri bir an önce yola çıkarmanın çabası içindeydi. Gülen yüzler ve neşeli sözcüklerle başlayan yolculuğumuz keyif içinde devam ederken, çocukların bizi yarıştırmaya kalkması "hadi baba geç onları" diye Çınar'ın beni popomdan ittirmesi arkadaşları güldürüyordu. Denizliler sitesine kadar asvalt olan güzergahımızda gezentilerde bir yorgunluk belirtisi yoktu. Hamdiye karnında küçük bebeciği olmasına rağmen gruptan hiç kopmadı.






 Domates tarlalarının yanından geçtiğimizde tarladan gelen zehir kokusu genzimizi yakarken, ülkemizde genetiği değiştirilen ve hibrit tohumlarca yok edilen domateslere özlemimizi yad ettik. Her şey hormonlanmıştı ve doğa kirletilmişti. Denizin kenarından ilerleyen patika muhteşem bir manzara sunuyordu bize.



 Biz datçada yaşayan mutlu bir azınlıktık. ki yaşamın anlamını çözmüştük. Gördüğümüz her güzel yer de zamanın tanıklığını yapıyor, hayattan bir an çalıyorduk ve "geçmesin bu an" diyorduk. güle oynaya süren yolculuğumuz Uşaklılar sitesinin sahilinde son buldu.



 Bisikletlerimizi deniz kenarına bıraktık. getirdiğimiz meyvaları yedik. biraz dinlendikten sonra Cemil ve Deniz mavi suyun davetine icabet ettiler. suyun içinde su balesi yapıp bizi güldürdüler. Yalın Deniz ve Çınar sahilde kumdan kaleler yapıp su attılar birbirlerine.  çocuk olmak güzel şey diyordum onları izlerken, mutlu ve kirlenmemiş bir geleceği hak ediyordular bütün çocuklar gibi. Ve bizim çabamız daha yaşanası bir düya bırakmaktı onlara. Gezentiler olarak çok güzel bir hafta sonu geçirmiştik... 


Fikret



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder