Sabah çayını demleyip, yanımıza kahvaltılık bir şeyler almıştı ki Deniz kapımızda belirdi. Cananı ve bisikletini, Çınar'ı da alarak yolculuğun başlama noktası olan evlerine götürdü. Bir nefeste yolun yarısını aldım, eve vardığımda Hamdiye kocaman gözleriyle ve kocaman gülümsemesiyle karşıladı beni. Sabah kavaltısını hazırlamıştı. Gezentiler masadan kalktığında masada kırıntılar kalmıştı. Cemil, Deniz ve ben bisikletlerin kontorlunu yaptık, yola çıkmaya hazırdık.
Çocuklar Denizyalın ve Çınar kasklarını takmış bizleri bir an önce yola çıkarmanın çabası içindeydi. Gülen yüzler ve neşeli sözcüklerle başlayan yolculuğumuz keyif içinde devam ederken, çocukların bizi yarıştırmaya kalkması "hadi baba geç onları" diye Çınar'ın beni popomdan ittirmesi arkadaşları güldürüyordu. Denizliler sitesine kadar asvalt olan güzergahımızda gezentilerde bir yorgunluk belirtisi yoktu. Hamdiye karnında küçük bebeciği olmasına rağmen gruptan hiç kopmadı.
Domates tarlalarının yanından geçtiğimizde tarladan gelen zehir kokusu genzimizi yakarken, ülkemizde genetiği değiştirilen ve hibrit tohumlarca yok edilen domateslere özlemimizi yad ettik. Her şey hormonlanmıştı ve doğa kirletilmişti. Denizin kenarından ilerleyen patika muhteşem bir manzara sunuyordu bize.
Fikret
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder