13 Kasım 2011 Pazar

GEZENTİLER MANDALYA KOYUNDA HAMSİ KEYFİ YAPIYOR

Gün ve güneşin cömert olduğu bu peninsula, can babanın dediği gibi, "Yunan'dan kalma bir tazı, Denizin içine kıvrılmış yatıyor güneşte, bu güzelim yarımada."  Güneş her koyakla, her bükle ayrı oynaşıyordu. Biz her daim güneşin bu cümbüşünden maksimum faydalanmak için yine sokaktayız. Gezenti olmanın doğasından mıdır yoksa ruhumuzun cingenliğinden midir bilinmez, müziği duyan çengiler gibi daha güneşin yenice ısıttığı parkta bulduk kendimizi. Yine Melisadayız ve denizden esen yele sırtımızı verirken, yüzümüzü güneşe çevirdik. Çınar ipini koparmış buzaga gibi daldı parkın içine tozu dumana katarak. O kaydıraktan kayıp bu salıncaktan sallandıktan sonra, kendine arkadaş bulup oyuna daldı. Denizler- yalın deniz- ve Hamdiye hiç solmayan gülümsemeleriyle günaydınladılar bizleri. Ve işte şimdi "voltran" olmuştuk. 


Ve Gezentiler yeni plan yapmaya başladılar. Hamdiye ve Canan hamsi alıp mandalya koyunda denizin kenarında yemeyi  önerdi. Deniz ve ben limanda balıkçı teknelerini bekleyen tekirler gibi yalandık bir an. Güzel fikirdi, Gezentilere yeni bir çift daha eklenecekti bu sefer. Fırat, İpek ve bebecikleri Hazal. Bir çırpıda iş bölümü yapıldı. balıkları Hamdiye ve Deniz elbette onların yanında  küçük Yalın Deniz ve Çınarcık. Ben Canan ile yola koyulurken. Fırat İpek ve Hazal ekmek su almaya gittiler. Yola düzüldük. Kargı koyuna tepeden baktığımızda bu manzara hep muhteşemdir. Deniz üzerinde güneşin oynaşması, sanki gümişi paraların saçılması sonucunda balkıyan ışık yansımaları muhteşem. Deniz kıyıya doğru yeşilin ve mavinin bütün tonlarıyla oynaşıyor. Muhteşem görüntü bizi kendisine çekiyor adeta sirenlerle karşılaşmış denizciler gibi hesapsız plansız denize doğru akıyoruz. Denizin kenarı muhteşem, hava çok sıcak. büyük Deniz elbiselerini fora edip adaşıyla kucaklaşmak için dalıyor suya. Biz hamsileri pay ederken kediler gibi balıkları yemeye koyulduk. Çınar soluksuz lüpletirken balıkları küçük Yalın biraz nazlandı, oysa taştan yumuşak her şeyi yerdi. hep birlikte üleştik masamızdaki her şeyi. paylaşmak esastı ve hiç kimse bir diğerinin lokmasını saymıyordu. 


Bir başka dünya mümkün müdür Fikret ağbey?" diye soran Fırat'a , yeter ki hamsi bol olsun derken gülüyordum. Güneş Kargının tepelerini aşmak üzereyken. biz etrafı toparladık, masrfı bölüştük. ve Hamdiye  ve Deniz'in evine çay içmeye gittik. Gezentiler bir hafta sonunu daha güzel yaşamışlardı.  Gezentiler şuna inanıyordu. HAYATIN ÜZERİNE YAŞAMSAL İZDÜŞÜMLERİNİ BIRAKANLAR YALNIZCA  PAYLAŞMAYI BECERENLER VE BİR BAŞKA DÜNYANIN VAR OLDUĞUNA İNANANLARDIR. CÜRET YOKSA HAYAT DA YOKTUR. 










fiko

1 yorum:

  1. Son yirmi yildir Datca'ya yerlesme hayaliyle günleri cektim tesbih ceker gibi. Az kaldi, en fazla son on ay... Zaman yaklastikca gözüm kulagim internette. Gezilerinizi yayimladiginiz sayfaniz kiskandiracak kadar harika...

    Gökhan

    YanıtlaSil